Hibrit Savaş Konsepti ve İnsansız Kara Araçları

insansız kara araçları

Kelime olarak melez anlamına gelen hibrit savaş ilk olarak ABD’nin Afganistan ve Irak 2003 operasyonlarından sonra düzensiz savaş (irregular warfare) araştırmaları ile ortaya çıkmış bir kavramdır. 2006 Lübnan savaşında Hizbullah’ın İsrail’e karşı gerilla taktiklerinin yanında düzenli ordu taktiklerini ve araçlarını da kullanması Hibrit Savaş kavramının askeri literatüre girmesini hızlandırmıştır.

ABD ve NATO’nun Hibrit Savaş üzerine çalışmaları devam ederken, 2014 yılında Rusya’nın Ukrayna Krizinde uyguladığı strateji “Hibrit Savaşın” Batı’da resmi olarak kavramsallaşmasını sağlamıştır. Bilindiği üzere Rusya 2014 yılında nükleer kapasitesinin caydırıcılığını da kullanarak Ukrayna sınırına konvansiyonel askeri yığınak yapmış, ayrılıkçı güçleri desteklemiş ve ordu birliklerine ait olmadığını ileri sürdürdüğü güçlerle (little green men) Kırım’daki yönetimi değiştirmiş ve ardından yapılan referandumla Kırım’ın Rusya’ya ilhakını sağlamıştır. (1)

Hibrit savaş en özet şekliyle düzenli ve düzensiz savaşın bir arada yürütülmesine vurgu yapan bir kavramdır. Bu yönü ile aslında yeni bir savaş türü olmadığı konusunda askeri düşünürler hem fikirdir. Her iki dünya savaşı ve soğuk savaş dönemi çatışmalarındaki uygulamalara bakıldığında bu açık şekilde görülebilir. Ancak, “hibrit savaş” kavramının ortaya çıkmasına yol açan ana neden, yeni güvenlik ortamında düzenli ve düzensiz savaşın çok fazla iç içe geçmişliğine ilişkindir.

Eski yıllarda nispeten farklı alanlarda ve farklı kuvvetlerle yürütülen düzenli ve düzensiz savaş, günümüzde aynı harekât ortamında düzenli ve düzensiz güçlerce bir arada yürütülür hale gelmiştir. Çatışmaların tarafı olan ve etkilenen yerel ve uluslararası aktörler artmıştır. Devlet güçleri, düzensiz silahlı gruplar, teröristler, suç örgütleri, uluslararası örgütler, istihbarat örgütleri ve siviller iç içedir. Olaylar ve çatışmalar daha çok sivil yerleşim alanlarında gerçekleşmektedir. Çünkü kaynakların ve tesislerin çoğunun bulunduğu şehirlerin ve burada yaşayan sivillerin kontrolü konvansiyonel muharebelerdeki kritik coğrafi arazilerin kontrolünden çok daha önemli hale gelmiştir. Hibrit savaş kavramını gündeme taşıyan diğer önemli bir husus ise, düzenli ve düzensiz savaşa yönelik vasıtaların değişimine ilişkindir.

Siyasi, sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimler yeni araçlar ortaya çıkarmıştır. Özelikle yeni teknolojik ve bilimsel gelişmeler savaşma biçimi üzerinde radikal etkiler yaratmakta ve mevcut askeri konseptlerin sürekli değişimine neden olmaktadır. Mevcut teknolojik yenilikler sonucu insansız sistemler, siber yöntemler ve sosyal-medya etkisi gibi pek çok askeri ve askeri olmayan yeni araçlar etkileri artan bir tempoda kullanılır hale gelmiştir. Kullanılmaya başlanan otonom sistemler mevcut askeri konseptler üzerinde radikal değişimlere yol açmaktadır. Robotik ve yapay zekâ çalışmalarının ise çok daha köklü değişimlere yol açacağı beklenmektedir.

Teknolojik yenilikler bağlamında hibrit savaş yeni yeteneklerin de etkin şekilde kullanılmasını öngörmektedir. Diğer yandan günümüzde barış ve savaş arasındaki fark belirsizleşmiştir ve devletler rakiplerine isteklerini kabul ettirmek için doğrudan savaşmak yerine birbirlerine karşı barış döneminden itibaren çeşitlendirilmiş vasıtalarla ilan edilmemiş örtülü savaşlar yürütmektedirler. Bu bakımdan hibrit savaş yalnızca çatışma dönemi ile sınırlı bir kavram değildir ve barış, kriz ve çatışma dönemlerinin tümüne yayılan bir konsepttir. Devletlerarası bu mücadele yaklaşımın bir aracı olarak hibrit savaşın yaygınlaşarak devam edeceğini değerlendirmek sanırım hatalı bir düşünce olmayacaktır.

Her ne kadar Batı ülkeleri çeşitli terör örgütlerini, İran’ı ve Rusya’yı hibrit tehditler yaratmakla suçlasa da, aynı yöntemleri bu ülkeler de sıklıkla uygulamaktadırlar. Irak, Libya, Suriye ve diğer birçok bölgedeki krizler ve çatışmalar ABD ve müttefiklerinin hibrit savaş uygulamalarına birer örnektir. Rusya Genelkurmay Başkanı General Gerasimov 2013 yılında yazdığı makalesinde Batı’nın demokrasi adı altında çeşitli yöntemlerle istikrarsızlıklar ve krizler yaratmasını, meşru güçleri devirmeye çalışmasını ve sonrasında da “Barışı Destekleme Operasyonları” adı altında müdahalede bulunmasını “Kontrol Edilen Kaos” olarak tanımlamış ve özellikle de yakın çevresinde algıladığı tehditler dolayısı ile 2014 yılından itibaren doğrusal olmayan savaş (non linear warfare) adını verdiği doktrini uygulamaya başlamıştır. Bu doktrin özetle “Rusya’nın Sovyetler Birliği dönemindeki tecrübelerinden de istifade ederek askeri ve askeri olmayan vasıtaların bütünleşik şekilde kullanımını” öngörmektedir. Rusya bu düşünceleri hayata geçirmiş ve 2014 yılında Ukrayna’da uygulamıştır. Batı Rusya’nın “doğrusal olmayan savaş doktrinini” hibrit olarak adlandırmakta, Rusya’da Batı’nın Kriz Müdahale Operasyonlarını “Kontrol Edilen Kaos” olarak adlandırmaktadır. Özünde her iki tarafın da uygulamaları benzerdir ve her ikisi de “hibrit savaş konsepti” olarak adlandırılabilir. (2)

Temel askeri konseptlerin ana özelliği esnek olmasıdır. Bu nedenle hibrit savaş konsepti de siyasi ve askeri amaçlara ulaşmada geniş bir yelpazedeki uygulamaları yönlendirici genel düşünce ve ilkelerden oluşmaktadır. Bu nedenle de doğal olarak bir tanım birliği sağlamak zordur. Ancak genel bir tanımlama ile “siyasi istekleri karşı tarafa kabul ettirmek amacıyla; muğlâklık yaratarak barış, kriz, çatışma ve savaş ortamındaki koşullara özgü şekilde askeri ve askeri olmayan vasıtaların en uygun karışımının bütünleşik olarak kullanılmasını öngören bir savaş konsepti” ifadesiyle tanımlanabilir.

Hibrit savaşın en belirgin özelliklerinden birisi muğlâklık yaratmaktır. Muğlâklık üç şekilde düşünülebilir. Birincisi yürütülen faaliyetlerin arkasında kim olduğunun bilinmemesi, ikincisi bu faaliyetlerin arkasındakiler bilinse dahi asıl amacın ve niyetin anlaşılamaması ve üçüncüsü de askeri güç kullanımı olup olmayacağıdır. Askeri güç kullanımının ne zaman ve ne şekilde olacağına yönelik muğlâklık ise doğal olarak her askeri kuvvet kullanımının doğasında var olan bir faktördür.

Muğlâklık yalnızca karar vericileri hedef almaz. Aynı zamanda kamuoyunu, etkili grupları, şahısları ve doğrudan halkı hedef alır. Ayrıca uluslararası aktörler ve taraflar üzerinde de muğlâklık yaratılması amaçlanır. Propaganda, psikolojik harekât, medya ve sosyal-medya manipülasyonları, stratejik iletişim gibi araçlar yanında etkili diplomatik, ekonomik, askeri, sosyal-kültürel eylemler de yer alabilir.

Bazen hedefteki ülkeye karşı terör örgütünü kullanan bir devletin, zaman zaman hedefindeki ülkeye de destek sağladığını görürsünüz. “Tavşana kaç, tazıya tut” yöntemi diyebileceğimiz bu yaklaşım stratejik muğlâklık yaratan bir yöntem değil midir? Büyük güçlerin Libya’da BM tarafından tanınan hükümeti mi, yoksa General Hafter kuvvetlerini mi desteklediğini anlamak zordur. Fakat ana stratejiden vazgeçilmediğini görürsünüz. Suriye krizi başından itibaren yaratılan muğlâklık bakımından son derece çarpıcı bir örnektir. Şu belirsizlikleri hatırlayın. Irak’tan sonra yeni hedef Suriye mi? Suriye hedef ise, bu ülkeye ne yapılacak? ABD ve müttefikleri Suriye’ye doğrudan askeri harekât yapacak mı? Hedef rejim değişikliği mi, yoksa Suriye’yi bölmek mi? DEAŞ neden var ve sonu ne olacak? Enerji kaynakları üzerinde ne öngörülüyor? NATO bu krize müdahil olacak mı? ABD ile Rusya anlaşacak mı? Suriye krizi ne zaman çözüme kavuşacak? Çözüme kavuşması için koşullar neler? …gibi sürekli bir muğlâklık vardır.

Barış döneminde hibrit savaş ağırlıklı olarak askeri olmayan vasıtalarla yürütülmektedir. Diplomasi, siyasi ve ekonomik zorlamalar, enerji v.b. diğer bağımlılıkların istismarı, yıkıcı faaliyetler, suç ve terör örgütlerinin kullanılması, sivil toplum kuruluşlarının kullanılması, medya ve sosyal-medya manipülasyonları, stratejik iletişim, psikolojik harekât, memnuniyetsiz grupların provokasyonu, sivil itaatsizlik, istihbarat operasyonları ve siber saldırılar bu dönemde yaygın olarak kullanılan yöntemler ve araçlardır. Savaşmadan kazanmayı öngören bu yöntemlerle hedef ülkenin istikrarsızlaştırılması ve direncinin kırılması amaçlanmaktadır. Koşullara bağlı olarak gerginliklerin veya çatışmaların şiddeti ve temposu yükseltilmekte veya azaltılmakta, gerektiğinde hedef ülkeye siyasi veya askeri müdahalede bulunulması hedeflenmektedir. Eğer silahlı bir müdahale yapılacaksa, bu sürpriz yaratacak tarzda ve karşı tarafın etkili reaksiyon geliştirebilmesini önleyecek ve aynı zamanda uluslararası hukukun getirdiği sınırlamaları aşacak şekilde çok farklı askeri ve askeri olmayan seçenekler karışımı ile yapılabilmektedir.

Vekâlet savaşları günümüzde “hibrit savaşın” önemli bir aracı olarak kullanılmaktadır. Vekâlet savaşları düşük maliyetli olmanın yanında, uluslararası hukukun getirdiği sınırlamaları devletlerin aşmasında maalesef bir yöntem olarak da görülmektedir. Hibrit savaşın her aşamasındaki gerekli askeri ve sivil uygulamalar; koşullara bağlı olarak simetrik – asimetrik, doğrudan-dolaylı, açık-örtülü, düşük- yüksek şiddet formatlarında kullanılmaktadır.

“Hibrit savaş” özelikle zayıf ve iyi yönetilmeyen devletler için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Zayıf devletlerin karşı koyma güçleri sınırlıdır. İyi yönetilmeyen devletlerin ise istismara açık çok fazla hassasiyeti vardır. Hibrit savaşa karşı koyacak devletlerin ilk yapması gereken çağdaş normlara uygun iyi bir yönetim oluşturarak ülke içinde memnuniyetsizlikleri gidermek ve ulusal bütünlüğü sağlamaktır. Diğer yandan sahip olduğu askeri ve askeri olmayan tüm kaynakların bütünleşik kullanımına olanak verecek teşkilatlanmayı sağlamak, bununla ilgili sistemleri oluşturmak, yöntemleri geliştirmek ve uygulanabilir hale getirmektir.

Hibrit savaşa karşı koymada gayret birliği oluşturmak ve hızlı tepkiler verilebilmesini sağlamak için, güvenliğin tüm boyutlarının bütünleşik yönetiminde daha merkezi bir teşkilatlanmaya ihtiyaç vardır. Temel güvenlik kurumları ve destekleyici kurumların müşterek çalışabilirliklerini geliştirecek yönetim, komuta-kontrol, izleme, bilgi-iletişim, planlama, eğitim ve operasyon sistemleri oluşturulmalı ve denenmelidir.

Savaşın hibritleşmesi askeri sistemlerin de hibritleşmesine yol açmıştır. Kuvvet yapıları, karargâhların ve birliklerin teşkilat yapıları, komuta-kontrol yöntemleri, harekât planlama sistemleri, konsept ve doktrinler, eğitim sistemleri ve silahların özellikleri düzenli ve düzensiz savaş yelpazesindeki görevleri yürütecek şekle dönüşmektedir. Son yirmi yılda piyadenin kullandığı hafif zırhlı araçlardaki değişim ise silahların hibritleşmesine açık bir örnektir.

Yeni zırhlı araçlar savunma, taarruz, keşif, emniyet gibi en temel görevleri arazide, ormanlık alanlarda, yollarda ve meskûn mahallerde yerine getirebilen, zırh koruması güçlendirilmiş, süratli, üzerine hafif top, bombaatar, havan, güdümlü uçaksavar/tanksavar gibi silahlar monte edilebilen, kısmen amfibi özeliklere sahip, nakliye uçakları ile taşınabilen, EYP’lere karşı dayanıklı, gece görüş sistemleri ve etkili atış kontrol sistemleri ile teçhiz edilmiş araçlardır. Bu araçlar piyade birliklerine temel konvansiyonel görevlerinin yanında terörle mücadele, sınır ve mültecilerin kontrolü, yerleşim yerlerinin, kritik bölgelerin ve tesislerin güvenliği, insani yardım gibi görevlerde önemli yetenekler kazandırmıştır.

Barış, kriz ve çatışma yelpazesindeki askeri ihtiyaçlar ile düzenli ve düzensiz savaşın tüm görevlerine cevap veren İHA/SİHA’lar bugün hibrit savaşın en önemli askeri araçlarından birisi haline gelmiştir. TSK sınır içinde ve son olarak Suriye’de yürüttüğü operasyonlarda yerli üretim İHA/SİHA sistemlerini diğer sistemlerle entegre bir şekilde başarıyla kullanmış ve bu alanda dünyanın önde gelen silahlı kuvvetlerinden birisi olduğunu ispatlamıştır.

Karmaşık harekât ortamlarında İHA/SİHA/Drone’lar teröristler dâhil tüm aktörlerce her geçen gün daha yoğun olarak kullanılmaktadır. “Afganistan’da Amerikan hava unsurları tarafından gerçekleştirilen tüm taarruzlar içinde, insansız platformlardan yapılanlar 2011 yılında yüzde 5 oranında iken 2015 yılında yüzde 56’ya, 2016 yılının ilk çeyreğinde ise yüzde 61 oranına yükselmiştir.” (3)

Bilim ve teknolojideki gelişmeler ve hibritleşen savaş birlikte düşünüldüğünde; insansız sistemlerin yaygınlaşarak ve yapay zekâ çalışmaları sonucu artan otonomi ile kullanılacağı kesindir. 2015 yılında Rusya Askeri Endüstri Komitesi 2025 yılına gelindiğinde Rus kinetik silahlarının %30’unun uzaktan komutalı sistemler olmasını hedeflediklerini bildirmiştir. (4)

Son dönemde çok sayıda ülke tarafından yürütülen insansız kara araçları projelerinde de bir ivme görülmektedir. İnsansız kara araçları mevcut durumda patlayıcı maddelerin tespiti ve imhası, keşif, istihbarat ve lojistik amaçlarla kullanılmaktadırlar. Çok farklı tip, boyut ve özelliklerde geliştirilen bu araçların sayısı her geçen gün artmaktadır.

İnsansız keşif ve gözetleme araçlarının birliklerin icra edeceği terörle mücadele, sınır güvenliği, kritik tesislerin ve bölgelerin korunması görevlerinde önemli katkılar sağlanması hedeflenmektedir. Lojistik amaçlı olarak geliştirilen bazı araçların piyade ile birlikte hareket ederek yiyecek, su ve mühimmat gibi ihtiyaçlarını taşıması planlanmaktadır. Bu araçlar üzerinde çalışmalar devam ederken diğer yandan son yıllarda silahlı insansız kara araçları projeleri de yükselen bir tempoda devam ettirilmektedir.

ABD’de üzerine sadece bir makineli tüfeğin monte edildiği basit araçlardan insansız tanka kadar farklı özeliklerde çok sayıda prototip araç üretilmiş ve deneme çalışmaları devam etmektedir. “Bradley aracının insanlı veya insansız seçenekli olarak kullanılabileceği bir versiyonu üzerinde çalışmalar yürütülmektedir.

Her ne kadar performansı üzerinde çelişkili yorumlar yapılsa da Rusya’nın uzaktan komutalı URAN-9 robot tankı 2018 yılında Suriye’de muharebe ortamında test edilmiştir. Test sonuçları bu aracın henüz konvansiyonel bir muharebede kullanılmaya hazır olmadığını göstermiştir” şeklinde yorumlar yer almıştır. (5) Bu yorum diğer yandan aracın düzensiz muharebelerde münferit bir manevra elemanı olarak kullanılabileceği şeklinde bir sonuç da ifade etmektedir. Estonya gibi küçük bir Baltık ülkesi tarafından geliştirilen Themis isimli insansız kara aracı Mali’de Estonya askerleri tarafından kullanılmaktadır.

ASELSAN tarafından geliştirilen İZCİ, Oğuzkaan Savunma tarafından üretilen DEMİRHAN ve Elektroland-Defense/Ankara tarafından üretilen BOĞAÇ insansız muharebe araçları Türkiye’nin geliştirdiği yerli ürünlerdir. BOĞAÇ’ın Irak’ta PKK’ya karşı yürütülen PENÇE harekâtında kullanıldığı bilgisi medyada yer almıştır.

Silahlı insansız kara araçlarının gelecekteki askeri konsept, taktik ve teknikleri önemli derecede etkileyeceği kesindir. Silahlı insansız kara araçlarının temel olarak muharebe sahasında iki önemli avantaj sağlayacağı görülebilir. Birincisi, bunları kullanan kuvvetlerin zayiatını azaltmak, ikincisi de mevcut araçların zorlu arazilerde hareket kabiliyeti, manevra ve yakın hedefleri etkili olarak ateş altına alma yetersizliklerini ortadan kaldırmaktır.

Silahlı insansız kara araçları düzenli ve düzensiz savaşın, yani hibrit savaşın, her ikisinde de geniş yelpazede görevler icra edebilecek özelliklerde tasarlanmaya çalışılmaktadır. Ancak şu anda yürütülen çalışmalar öncelikle piyade birlikleri ile her türlü arazi ve harekât ortamında birlikte hareket edecek, piyadenin zayiatını azaltacak, hedef tespit ve ateş gücünü artıracak uzaktan komuta edilen araçlara odaklıdır.

Mevcut aşamada elde edilen yetenekler daha ziyade düzensiz savaş ihtiyaçlarına hitap etmektedir. Mevcut zırhlı araçlara göre daha küçük boyutlardaki bu araçlar kısa bir süre sonra bir üs bölgesinden dışarıya gönderilecek münferit bir manevra elemanı olarak, ya da meskûn mahal çatışmalarında korunaklı yerlerden ateş eden teröristlere ya da düşman kuvvetlerine karşı münferit bir manevra elemanı olarak etkili şekilde kullanılabileceklerdir. Ancak ilerleyen dönemde kazandırılacak daha yüksek otonomi düzeyi ile bu araçlar bir grup şeklinde manevra kuvveti olarak ve belki de tank muharebelerindekine benzer şekilde kütle halinde kullanılabilecekler, dolayısı ile konvansiyonel harekât görevlerinde de etkin olarak görev yapacaklardır. Örneğin, bir amfibi harekâttaki kıyı başının ele geçirilmesi ya da bir uçarbirlik veya hava indirme harekâtında hava başının tutulması gibi zayiat olasılığının en yüksek olduğu safhalarda kullanılabileceklerdir. Nitekim mikro-İHA’lar üzerinde ABD’de yapılan bir test otonom sistemlerin grup halinde kullanımına yönelik gelinen aşama hakkında önemli bir fikir vermektedir. ABD Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Hava Sistemleri Komutanlığı tarafından mikro-İHA sürü davranışı testi kolektif karar-alma, uyarlanır düzende uçma ve kendi-kendini düzeltme yeteneklerini sergileyen 103 adet Perdix İHA ile gerçekleştirilmiştir. (6)

İnsansız sistemlerin kriz yönetiminde kullanımı konusunda da önemli etkiler beklenmelidir. Uluslararası güvenlik bağlamında krizler birisi dış politika krizleri, diğeri de uluslararası krizler olmak üzere iki genel kategoride tasnif edilmektedir. Çok özet bir tanımlama ile dış politika krizleri iki veya daha fazla devlet arasında askeri düşmanlık olasılığının yükseldiği durumlar, uluslararası krizler ise uluslararası barış ve güvenliğe tehdit yaratan durumlar olarak tanımlanabilir. (7)

Dış politika krizlerinde devletler hibrit savaş açıklamalarında da belirttiğimiz üzere öncelikle askeri olmayan vasıtalarla rakibine isteklerini kabul ettirme arayışındadırlar. Aynı zamanda bu yöntemleri askeri araçlarla da desteklemektedirler ve gerekli gördüklerinde askeri vasıtaları öne sürerek caydırıcılık sağlamayı ve bu şekilde isteklerini karşı tarafa kabul ettirmeyi hedeflemektedirler.

Kriz yönetiminde askeri vasıtaların öne sürülmesi çok önemli bir aşamadır. İşte bu aşamada insansız sistemler insanlı sistemlere göre daha az tehditkâr özellikleriyle krizin tırmandırılmasında daha düşük düzeyli yeni bir kademe yaratma olanağı sunmaktadır. Örneğin bir savaş uçağına göre bir İHA’nın rakibin hava sahasını ihlal etmesi ya da bir tank yerine insansız bir kara aracının kara sınırından düşman sahasına girmesi gibi.

İnsansız sistemlerin krizin tırmandırılmasındaki kullanımında, karşı tarafın olası müdahalesi halinde can kaybı olasılığı bulunmadığından iç ve dış kamuoyunda bu durumun kabul edilebilirliği daha kolaydır. Ayrıca insansız sistemler kriz dönemlerinde muğlaklık yaratmada, örtülü veya açık mesaj vermede ve gerektiğinde inkar edilebilirlik sağlamada son derece etkilidirler. Örneğin geçtiğimiz günlerde (Eylül 2019) Suudi Arabistan petrol tesislerine SİHA’larla yapılan saldırılar (her kim yaptı ise) yarattığı muğlaklık, inkar edilebilirlik, uluslararası hukuku aşma ve güçlü mesaj verme gibi sonuçlar bakımından hibrit savaş konseptinin temel düşünceleri ile örtüşen bir operasyon özelliğini taşımaktadır. Bu saldırı doğrudan savaş uçakları ile yapılmış olsaydı, yaratacağı siyasi ve askeri sonuçlar kesinlikle SİHA saldırısı ile kıyaslanamayacak derecede çok daha belirgin ve yüksek olurdu.

Uluslararası krizler ise çoğunlukla bir devletle devlet dışı aktörler arasında cereyan eden ve bir süre sonra uluslararası aktörlerin müdahil olduğu çatışmalardır (Suriye ve diğer benzer örneklerde olduğu gibi). Üçüncü taraf devletler bu krizlere askeri olarak müdahil olduklarında kamuoylarında önemli tepkilerle karşılaşmaktadırlar. Yurt savunması dışında kalan bu tür müdahalelerde özellikle can kaybı olduğunda kamuoyunun karar vericiler üzerindeki baskısı çok yüksektir. Afganistan’da yaşanan kayıplar nedeniyle Hollanda, Irak’ta yaşanan kayıplar nedeniyle İtalya askerlerini kısa sürede çekmişlerdir. ABD’nin Irak’tan büyük kuvvetlerini çekmesi ve vekâlet stratejisine yönelmesi de verdiği kayıplara karşı kamuoyunda oluşan tepkiler sonucudur. Gelecekte insansız sistemlerin yaygınlaşması, tehlikeli bir şekilde vekâlet savaşçılarının insansız sistemlerle desteklenmesine veya alternatif olarak vekâlet savaşçılarının yerine insansız sistemlerin kullanılmasına yol açabilir.

Hibrit savaşın barış dönemindeki uygulamalarında da insansız sistemler gündemde olacaktır. Barış dönemindeki hibrit savaş uygulamalarının önemli bir yöntemi Arap Baharı veya daha önceki renkli devrimlerdekine benzer şekilde dışarıdan yönlendirilen protesto gösterileridir. Bu gösterilerde protestocular şiddet içermeyen yöntemlerle birlikte şiddet içeren yöntemlere de başvurabilmektedirler. Bugün dronelarla yapılabilecek provokatif saldırılar çok önemli bir tehdit haline gelmiştir ve güvenlik güçlerince artık anti-dronelar kullanılmaya başlanmıştır. Benzer şekilde karşı tedbir alınması belki daha güç olacak küçük boyutlardaki insansız kara araçlarının da benzer gösterilerde terörist gruplarca veya dış destekli provokotörlerce kullanılması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle güvenlik güçlerinin anti-drone sistemlerine benzer sistemlere ihtiyaç duyacakları tahmin edilebilir.

İnsansız sistemlerin üreticisi ülkeler ve silahlı kuvvetleri önümüzdeki 10-15 yıllık dönemde rakiplerine karşı teknolojik üstünlük elde etme avantajına sahip olacaklardır. Askeri konseptlerin iyi anlaşılması savunma sanayi sektörü için son derece önemlidir. Savunma sanayi, askeri konseptler ve bu konseptlere göre tanımlanabilen askeri yetenekler hakkında sahip olduğu bilgiler ölçüsünde doğru alanlara kanalize olabilecek, yeni teknolojiler, yenilikçi ve özgün ürünler geliştirebilecektir. (8)

Coğrafyamız ve güvenlik ihtiyaçlarımız gereği her zaman önemli bir kara gücüne sahip olması gereken Silahlı Kuvvetlerimizin, insansız kara araçlarının kullanımına şimdiden hazırlık yapıyor olması ve savunma sanayimizin de gerekli yatırımları yapmaya başlaması memnuniyet vericidir. Yakın gelecekte sivil ve askeri amaçlarla çok farklı tip ve özelliklerde insansız kara araçlarına ihtiyaç olacaktır ve dünya genelinde bu araçlara yönelik büyük bir pazarın oluşacağı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla yalnızca büyük savunma sanayi firmalarının değil, farklı ölçeklerdeki firmalarımızın da yeteneklerini birleştirerek insansız kara araçlarına yatırım yapmalarının doğru bir yaklaşım olacağı düşünülmektedir.

(1) Edited by G. Lasconjarias and A.Larsen, NATO’s Response to Hybrid Threats, 2015, Rome

(2) Ufuk Uras, Kriz Yönetimi – Ulusal ve Uluslararası Güvenlik, 2017, Trend Yayınevi, Ankara, s.88-93

(3) Can Kasapoğlu, Yükselen İnsansız Sistemler Gücü: Askeri Atılımının Eşiğindeki Türkiye, 01.06.2018, EDAM, https://edam.org.tr/yukselen-insansiz-sistemler-gucu-askeri-atiliminin-esigindeki-turkiye/ 07 Eylül 2019

(4) Sebastien Roblin, Russia’s Uran-9 Robot Tank Went to War in Syria (It Didn’t Go Very Well), O6 Jan 2019, The National Interest, https://nationalinterest.org/blog/buzz/russias-uran-9-robot-tank-went-war-syria-it-didnt-go-very-well-40677, 07 Eylül 2019

(5) Sebastien Roblin, Russia’s Uran-9 Robot Tank Went to War in Syria (It Didn’t Go Very Well), O6 Jan 2019, The National Interest, https://nationalinterest.org/blog/buzz/russias-uran-9-robot-tank-went-war-syria-it-didnt-go-very-well-40677, 07 Eylül 2019

(6) Can Kasapoğlu, Yükselen İnsansız Sistemler Gücü: Askeri Atılımının Eşiğindeki Türkiye, 01.06.2018, EDAM, https://edam.org.tr/yukselen-insansiz-sistemler-gucu-askeri-atiliminin-esigindeki-turkiye/ 07 Eylül 2019

(7) Ufuk Uras, Kriz Yönetimi – Ulusal ve Uluslar arası Güvenlik, 2017, Ankara, Trend Yayınevi, s. 47-52

(8) Ufuk Uras, Askeri Konseptler ve Askeri Yetenekler, https://www.qualisgrande.com/savsarmer/askeri-konsept-yetenekler.html, 07 Eylül 2019

Scroll to Top