Savunma Sanayi Sektöründe Alt Yüklenici Olmak

Savunma Sanayi

Savunma sanayi sektörü Silahlı Kuvvetlerimizin sahip olduğu yetenekleri geliştiren, ülkemizdeki teknolojik gelişmelere öncülük eden, sürekli büyüyen, istihdam yaratan, ihracat artışına katkı sağlayan, yetenekli gençlerimize kendilerini gerçekleştirme olanakları sunan ve cesur girişimcilere kazanç fırsatları sunan çok önemli bir sektör haline gelmiştir. Önümüzdeki yıllarda da sektörün dünya genelinde ve ülkemizde büyüme eğiliminde olacağı değerlendirilmektedir. Bu nedenle son yıllarda çok sayıda girişimcinin savunma sanayi sektörüne yönelme arayışına girdiği görülmektedir.

Mevcut durumda savunma sanayi şirketleri pazar payı, büyüklük, gelirler ve teknoloji yatırımları bakımından üç grupta toplanmaktadır. Birinci gruptakiler büyük savunma projelerini yürüten ASELSAN, TAI, Roketsan, MKE, Havelsan, Otokar ve FNSS gibi büyük şirketlerdir.

Birinci grup şirketler savunma ihtiyaçlarının tedarikinde ana yüklenicilerdir. İkinci grupta orta ölçekli projelerde doğrudan ana yüklenici olabilen ve çoğunlukla da büyük projelerde ana yüklenicilerin alt yüklenicisi olan STM, SDT, Savronik, Alp Havacılık, HMS gibi savunma sanayi şirketleri yer almaktadır. Üçüncü kategoride ise küçük savunma ihtiyaçları kapsamında TSK’ne veya birinci ve ikinci kategorideki şirketlere malzeme satan şirketler yer almaktadır.

Bu şirketler tam olarak savunma sanayi şirketi kimliğine sahip olmayan ve aynı zamanda ağırlıklı olarak diğer sektörler için de üretim yapan KOBİ’lerdir. Savunma sanayi pazarının büyümesi ile üçüncü gruptaki bu şirketlerin savunma sanayinde alt yüklenici olabilme arayışları artmıştır. Özellikle son yıllarda İzmir, Konya ve Manisa bölgesindeki şirketler de bu yönde bir eğilim görülmektedir. Esasen bu gruptaki şirketlerin gelişimi savunma sanayindeki dışa bağımlılığın daha da azaltılmasında önemli bir katkı sağlayacaktır.

Savunma sanayi sektöründe alt yüklenici olabilmek diğer sektörlere göre farklı ve ilave bir takım özelliklere sahip olmayı gerektirmektedir. Ana yükleniciler ile sözleşme makamı arasındaki ilişkilerin yönetimi nispeten daha kolaydır. Ancak ana yüklenici ile alt yüklenici arasındaki ilişkiler ise biraz daha karmaşıktır. Alt yüklenici doğrudan ana yükleniciye karşı sorumlu olmakla birlikte, aynı zamanda yasal düzenlemeler ve ana sözleşme hükümlerinden kaynaklanan önemli bir takım yükümlülükler altına da girmektedir. Dolayısı ile savunma sanayi sektöründe alt yüklenici olabilmenin koşulları diğer sektörlere göre daha yüksek ve daha zorlayıcıdır.

ALT YÜKLENİCİ SEÇİMİNDE ÖNE ÇIKAN ÖLÇÜTLER:

Alt yüklenici olabilmenin en temel koşulu çok özet bir ifade ile güven verebilmektir. Güven verebilmenin savunma sanayindeki ölçütlerini yasal düzenlemelere uyum, sahip olunan yetkinlikler, kalite standartları, finansal göstergeler, kurumsal yönetim ve kurumsal itibar ana başlıkları altında toplamak mümkündür.

Yasal Düzenlemelere Uyum:

Yasal düzenlemelere uyum başlığında tüm ticari işletmelerin uyması gereken Ticaret Kanunu, İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gibi yasal düzenlemelerin yanında “Savunma Sanayi Güvenliği Kanunu” savunma sanayi şirketleri için önemli bir yasal düzenlemedir. Söz konusu kanun kapsamında “Tesis Güvenliği Belgesi” ve “Üretim İzin Belgesine” sahibi olunması alt yüklenici olmak isteyen şirketler için önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Her iki belge özellikle Milli Savunma Bakanlığı tarafından tespit edilen ve Resmi Gazetede yayınlanan “Kontrole Tabi Tutulacak Harp Araç ve Gereçleri ile Silah ve Mühimmat ile bunlara ait Yedek Parçalar, Askeri Patlayıcı Maddeler, Bunlara Ait Teknolojilere İlişkin Listedekilerin” üretilmesinde önemli bir güvence sağlamaktadır.

Sahip Olunan Yetkinlikler:

Sahip olunan yetkinlikler ana yüklenicinin beklentilerinin karşılanabileceği konusunda güven duyulmasını sağlar. Bu kapsamda tesis, malzeme ve ekipman, mühendislik bilgisi, alanında uzmanlaşma düzeyi, üretim, ölçüm ve test yetenekleri, entegre yazılım sistemleri (ERP, MRP gibi), güvenlikli bilgi sistem altyapısı (özelikle tesis güvenlik belgesi için de gerekli olan TÜBİTAK tarafından onaylanmış TEMPEST korunma tedbirlerini içeren), AR-GE kapasitesi, insan kaynakları öne çıkan yetkinliklerdir. Dolayısı ile alt yüklenici olmak isteyen şirketlerin bir plan dâhilinde bu yetkinliklerini geliştirmeleri tavsiye edilmektedir.

Kalite Standartları:

Kalite standartlarına uyum son derece önemli bir güvence kaynağıdır. Bu kapsamda ISO Belgelerinin alınması (asgari ISO 9001) günümüzde artık en çok aranan bir sertifikasyon haline gelmiştir. Havacılık sektörü için üretim yapacakların AS 9001 ve NATO için üretim yapacakların da Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilen AQAP (Allied Quality Assurance Publications) Belgesi almaları gerekmektedir.

Finansal Göstergeler:

Maalesef birçok firmanın öz kaynak yetersizliği, yüksek borç durumu, nakit akışı sıkıntıları teminat vermede ve yatırım yapmada güçlükler yaratmaktadır. Ana yükleniciler alt yüklenici seçiminde adayların finansman durumunu yüksek derecede dikkate aldıklarından alt yüklenici adaylarının sağlıklı bir finansman yapısına ve yönetimine sahip olmaları beklenmektedir.

Kurumsal Yönetim:

Ülkemizdeki şirketlerin %90’ı aile şirketidir. Esasen şirketlerin aile şirketi olmalarında hiçbir mahzur yoktur. Ancak aile şirketlerinin yönetiminde “kurumsal yönetim” sisteminin oluşturulması bu şirketlerin verimliliğini, gelişimini ve sürdürülebilirliğini teminat altına alacak bir güvencedir. Dolayısı ile şirketlerin asgari limited şirket veya tercihen anonim şirket yapısında olmaları, stratejik planlarının ve iş planlarının olması, çağdaş yönetim fonksiyonlarına göre bir organizasyon yapısında olmaları, başarılı bir iş modeli ve etkili işleyen süreçlerinin bulunması, müşteri ilişkileri yönetimi, sözleşme yönetimi sistemlerini oluşturmaları, yıllık faaliyet raporları yayınlamaları, iç kontrol ve risk yönetimi gibi güvence mekanizmalarını kullanmaları, danışmanlık desteği almaları “kurumsal yönetim” gereklilikleridir.

Kurumsal İtibar:

Kurumsal itibar güven ve saygınlığın bir ifadesidir. Yukarıdaki maddelerde belirtilen tüm unsurlar güven sağlayıcı unsurlardır. Bunun yanında şirketlerin kendi alanındaki deneyimleri, diğer şirketlerle, üniversitelerle, TEKNOKENTLERLE, sektör ve meslek kuruluşları ile işbirlikleri, çalışanlarına sağladığı imkânlar, savunma sanayi etkinliklerinde yer almaları, kurumlarını, ürünlerini ve faaliyetlerini açık ve şeffaf bir şekilde duyurmaları, sosyal sorumluluk projelerine katılmaları kurumsal itibarı artıran önemli göstergelerdir.

SONUÇ OLARAK; savunma sanayi sektöründe alt yüklenici olabilmenin koşulları diğer sektörlere göre daha yüksek ve daha zorlayıcıdır. Ancak sektörün gelişimi ve fırsatlar dikkate alındığında bu alana yönelen firmaların gerekli koşulları sağlamak üzere harekete geçmeleri gerekmektedir. Bu amaçla ilk olarak bütünsel bir yaklaşımla kurumsal gelişimi başlatacak bir yol haritası oluşturmaları tavsiye edilmektedir. Kaynak ve kapasite yetersizliklerini gidermek ve aynı zamanda güç birliği yapmak için benzer alanlardaki diğer şirketlerle birleşme, ortaklık veya farklı işbirlikleri geliştirmek de dikkate alınabilecek seçeneklerdir.

Scroll to Top